25 Eylül 2013 Çarşamba

İmparator.. görüşmek üzere..


Ne yalan söyleyeyim inanmak istemedim dün akşam duyduğumda.
Fatih Terim ve gönderilmek kelimeleri yanyana durmuyor, duramaz, durmamalıydı da.

Başka teknik direktörler de var elbet.
Ama bütün başka birşeydir, parçaların tek tek özelliklerini taşımaz.
Galatasaray iyi bir takım; Fatih Hoca iyi bir teknik adam.
Ama Fatih Terimli Galatasaray başka birşey!
Ten uyumu gibi birşey..
UEFA kupasını onunla aldık, şampiyonlar liginde çeyrek finali onunla oynadık.
Fatih Terim diyince akla Galatasaray gelir; Galatasaray diyince Fatih Terim.
Ne Galatasaray ne de Fatih Terim tek başına aynı tadı vermedi, vermez.


Onu geçtim, Bir teknik adam böyle mi gönderilir?
Galatasaray kendisine emek vermiş birine böyle mi hoşçakal der?
Yakışmadı!!
Olmadı!!
Hiç olmadı!!

Yolun açık olsun Fatih Hocam!
Evrende her şey döner; Dünya Güneş etrafında, elektron çekirdek etrafında.
Elbet bir gün Fatih Terim de geri döner Galatasarayımın başına.
Fatih Başkan olarak bu defa!!

24 Eylül 2013 Salı

Çıtır börek denemesi: Başarılı

Yoğurttan sonra bir de börek deneyeyim dedim.
Mutfağa adamaya başladım kendimi, durum bakalım hayırlısı.
Sevimin aşkanası isimli blogda gördüğüm bir tarifi denedim. Tarifin orjinali burada
Denemek için pazar kahvaltısını seçtim.
Ve deneme boyu olarak tek yufka kullandım.
Tarifte çıtırlığını uzun süre koruduğu yazıyordu, hadi bakalım dedim.

Malzemelerim:

Harç için:
1 yufka
1/3 su bardağı sıvı yağ
1 yemek kaşığı un
1 çay kaşığı sirke

İçi için:

beyaz peynir
maydanoz
kırmızı biber

Ben peynirli yaptım böreğimi.

Önce harcı hazırladım.
Harç malzemelerini bir kaba koyup homojen olacak şekilde karıştırdım.
Kremimsi bir kıvama geliyor böylelikle.

İç malzemesi için yeteceğini düşündüğüm kadar peynirle kıyılmış maydanozu karıştım. 

Biraz kırmızı biber ekledim.
Peynirim tuzlu olduğu için tuz eklemedim.

Gerisi bildik şekilde, yufkayı önce ikiye, sonra ikiye bölünmüş kısmı istediğim büyüklükte olacak şekilde 3-4 parçaya ayırdım

Her parçanın üzerine önce fırçayla harcı sürdüm.
İç malzemesini koydum ve yaprak sarar gibi sardım.
Üzerine yumurta sarısı sürdüm. ve çörek otu ektim.
Yağlı kağıt bu şekilde mi kullanıyor bilmiyorum ama tepsinin altına serdim.



Süreye baktım, 15 dakika sürdü kızarması.
Sonuç güzel görünüyordu.



Kardeş çok beğendi, ben de beğendim.

Gerçekten çıtır çıtır olmuştu.
Hatta akşam kalan iki böreği yedim.
O bile sabahki kadar olmasa da hala çıtır çıtırdı.
Sirke çok marifetli birşeymiş..

Kolay bir tarif olsun diyenler deneyebilir.

hepi topu yarım saati ancak alıyor.
Sevimin aşkanası'na teşekkürler paylaşımı için.
Deneyeceklere de afiyet olsun şimdiden..

23 Eylül 2013 Pazartesi

Happy Birthday To Me


Bugün benim doğumgünüm.
30 yaşında olmaya alışamadan onu da geride bırakıyorum bugün.
Her yaşın güzelliği varmış ama öğrendim.
Sizinle de paylaşmak istedim.
Sevgilerimi yolluyorum..

21 Eylül 2013 Cumartesi

Meşhur Manavgat Şelalesi burası

Bir senedir her ay neredeyse Manavgat'a gidiyorum ama şelaleyi görmek bu yaza kısmet oldu.
Okuduğum yerlerde ve konuştuğum kişilerden büyük beklentiye girme cümlesini çok duymuştum.
Bu nedenle beklentiyi düşük tuttuğumdan mı bilemem ama ben gayet  beğendim.
İşte Manavgat şelalesi..

20 Eylül 2013 Cuma

Evde yoğurt yapayım ben dedim, ama....

Yoğurt kadar sevdiğim bir şey daha var mıdır bilmiyorum.
Her öğünümde yemek isterim.
Ama marketten alıyorum yoğurdu ve fabrikasyon yoğurtların yoğurt olmadığı ile ilgili söylenenler çok canımı sıkıyor son zamanlarda.
Dedim bunu ben de evde yapabilir miyim?
Nasıl yapılıyormuş diye araştırdım.
Çiğ süt de kullanmak istemedim, hoş istesem de bulamazdım zaten.
Atatürk Orman Çiftliğinin günlük sütü ile yoğurdunu kullanayım dedim.
Üçü bir arada diye cam kavanozda bir yoğurdunu aldım, risk alarak maya için.
Yoğurt yapmak için yoğurt almak kulağa biraz komik geliyor evet.

Neyse işte maya olmak üzere, aldığım yoğurttan 1 kaşık ayırdım.



Yarım litre süt kullandım.
Sütüm günlük süt olduğu için kaynatmadım, besin değeri kaybolmasın diye.
Sadece ısıttım.
Parmağımı batırdım, serçe parmağımın tam yanma sınırına gelmesini bekledim.
Sonra mayalık yoğurdumun üzerine sütten ekledim ve karıştırdım homojen olacak şekilde.
Sonra kavanozun içine döktüm ve azıcık karıştırdım korka korka.



Sonra da battaniyelere sarıp sarmaladım.
Fırını da yeni kullanmıştım ve hala sıcaktı.
Onun sıcaklığından da faydalanırım diye düşündüm.
Bazı yerlerde ağzı açık kalsın diye okumuştum, bazıları süzgeç geçirmiş, bazıları kapatmış, bilemedim.
Annem de çok sıcak değil sütün, kapağını kapat diyince kapattım.
Ama galiba hava alması gerekiyormuş.
Bir dahakine süzgeç ya da kağıt havlu ile kapatacağım.
4 saat bekledi bu şekilde.
Sonra dolaba koydum ve 1 gün beklettim.

Sonuç; tat olarak güzel.
Ama biraz sulu olmuş ve de pütürlü.
O hafif katı kıvamı ve pürüzsüzlüğü elde edemedim.
Bu konuda deneyimli olanların tavsiyelerini bekliyorum.
Bir dahaki daha da güzel olacak, azimliyim.
Vazgeçmek yok..

19 Eylül 2013 Perşembe

Tatil Arkadaşım: Bir Psikiyatristin Gizli Defteri



Sayfa Sayısı: 336
Basım Yılı: 2013
Yayınevi: NTV

Tatilimde bana eşlik etmesi için onu seçtim ve çok da memnun kaldım.
Oldukça ilginç ve keyifli bir partner oldu benim için.
Gündüz deniz kenarında okuyup, akşam kitap okumayı değil ama dinlemeyeni pek seven sevdiceğimle paylaştım.
Okumak üzere benden aldı ama pek ümidim yok açıkçası.

18 Eylül 2013 Çarşamba

Tatil biter anısı kalır: tatlı kediler dünyası Side


Kedilerin rahatça uyuduğu bir yerde huzur vardır, 
çünkü insanlar sevecendir, insandır.
İşte Side'nin mırıl mırıl kedicikleri


17 Eylül 2013 Salı

bugün


Nasıl bir şeymiş ki bu aşk, 
insan sevdiğinden ayrılınca hayatı yedeğe alıyor, 
yaşıyormuş gibi yapıyor ve herşeyi kafasına yazıyor.
Bir gün aşkına kavuşacak, 
bir bir anlatacak o yedekte yaşadığı hayatı.."

<Buket Uzuner_Su>

16 Eylül 2013 Pazartesi

Durduk yerde geren bi film: Neva


Dün Neva filmine gittik sevdiceğimle.
Ilgın Olut, kendi hikayesini anlattığı kitabını yazmış ve kitap 2000 yılında Dünya Aktüel Ödülleri En Çok Satan Roman Ödülünü almış.
Bu film de kitabın sinemaya uyarlanması.
Kitabı okumadım, yorumu okuyanlara bırakıyorum.
Ama filmi beğendiğimi söyleyemem.
Film bir tıp öğrencisi ile tıp asistanı arasında yaşanan aşkı anlatıyor.
Aslında hepimizin hayatının bir yerinde bir arkadaşından, arkadaşının arkadaşından, bir şekilde tanık olduğu bir hikaye.
Sanatsal anlamda duygular güzel verilmiş, kız tatlı, çocuk yakışıklı, en önemlisi Ankara'da çekilmiş.
Başka bir artısını göremedim.


Gelelim benim yorumuma (izlemek isteyenler burada okumayı bıraksın lütfen):
Çocuk Ankara'da bir tek beni götürmemiş.
Kızcağızın öylesine takıldığı, elini bile tutmadığı eski sözde sevgilisini sorun ediyor da ediyor.
Bir Allah'ın kulu da "kardeşim sen kendine bak önce" demiyor nedense.
Aslında zaten bence çocuğun öfkesi kendisine. Kendi duygu olmadan yaşadığı şeyler için kendisine öfke duyuyor, kendisinden tiksiniyor da bunu kıza yansıtıyor.
Klasiktir ya, erkeğin elinin kiri, kadının namusu, iffeti klişesi.
Oldu gözlerim doldu yavrucuğum..
Aynen böyle bir film işte.
Al ayağının altına patakla güzelce.
Tüm salon sinir olduk.
Ama asıl eğlencelisi kendini tutamayıp tepki veren diğer izleyenlerdi.
Kız savunma yapıyor filmde: 
"-Ama o benim arkadaşım, sıcak kanlı biri, kötü niyeti yok"
Arkamızda oturan çocuk cevap veriyor:
 "-Klasik kız işte, aynı benim Gizem"
Filmdeki çocuk cevap veriyor: "-Benim karım olacaksan bir ..... .... nın sana yav....masına izin vermeyeceksin bundan sonra"
Arkamızda oturan delikanlıdan anında tepki:
"-Hey koçum benimm! Ağzına sağlık"
Kendisi diyemiyor anlaşılan Gizeme :)

Benzeri tepkilerle çıktıktan sonra yol boyunca güldük.
Merak edenler için filmdeki sonun gerçekteki son olmadığını okudum, doğru mu bilmiyorum ama, umarım gerçek değildir..

Sinemada izlemek için önermiyorum. Ama izlemek isteyenlere de keyifli saatler diliyorum..





12 Eylül 2013 Perşembe

Yeryüzünde Turunç sahili diye bir cennet varmış. Bu yaşıma kadar haberim yoktu varlığından

Tatilimin ikinci durağı Marmaris'in Turunç beldesiydi.
Öyle bir yerin varlığından haberdar değildim, 
ama İngilizler yıllar yıllar önce keşfetmiş.
En çok  da buna bozuluyorum ya.
İstanbul'da yaşayan canım arkadaşım, kötü gün dostum Yeşimiko sayesinde öğrenmiş oldum burayı.
Birlikte tatil yapmaya karar verdiğimizde o ayarladı burayı ve kalacağımız yeri.
"Sen karar ver" dedim ve beni hiç yormadan misler gibi bi tatil ayarladı ikimiz için.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Tatilde öğrendim ki bebek bakmak kabus değilmiş

Çocukları inanılmaz seven biriyim aslında.
Haftasonu bebek patisine dokunmak için avm'lere gitmişliğim çoktur.
3 yaşından sonraki çocuklarla aram da çok iyidir.
Severler beni, oyunlar oynarız, şarkı söyleriz falan.
Ama konuşmayana, 2 yaş altı bi bebekle çok fazla bir arada olmadım.
Sevip annesine geri verirdim hep.
"Benim çocuğum 3 yaşında doğsun, derdini anlayabileyim" derdim.

Tatilimin ilk durağı Muğla Yatağan'dı.
Lisedeki en yakın dostumu ziyarete gittim.

9 Eylül 2013 Pazartesi

Ve tatil biter, kürkçü dükkanına selam olsun

Mükemmel bir 15 gün ve mükemmel bir tatilin ardından bu sabah saat 7.30 itibarıyle yuvaya dönmüş bulunuyorum.
Tatil sonrası sendromu için hazırlamıştım kendimi; şortumun, terliğimin olmayacağı, şezlonga uzanıp, denize girmeyeceğim gerçeğine.
Pisiciğimin atacağı triplere, yanıma yaklaşmayacak olmasına, bir süre yüz vermeyecek oluşuna.
Ama bu soğuğa hazırlamamıştım.
 Ankara soğumuş.
23 dereceyi gösteriyordu bugün termometre.
"Vay be" dedim, "dün denize gir, bugün uzun kolluları giy."
Öğleden sonra "yter ilk günden bu kadar çalışmak" diyip eve geldiğimde ne göreyim?
Kapımda bir güzellik bekliyor beni..

Tatil fotoğraflarımı tabi ki paylaşacağım.
Biraz ısınayım, ondan sonra :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...