30 Kasım 2012 Cuma

Bir güzel haber: Beyaz bilgisayar ve insanlık hala bir yerlerde varlığını sürdürmekte

Önceki yazımda bahsetmiştim kızımızdan.
Henüz 15 yaşında, yıllardır kanserle savaştığından ve doktorların yapabilecek birşey kalmadı dediğinden.
Bir isteği vardı, bembeyaz bir bilgisayarının olması.
Elimizden geleni yaptık, ulaşabildiğimiz her yana haber saldık.
Damlaya damlaya göl olur dedik, bir damla da senden olsun dedik.
Garip tepkiler aldık, onları geçmek istiyorum, bazıları belki Allah yardımcıları olsun diyip geçti, bazıları belki onu da demedi.
Ama bazıları var ki, onlar birer damla olmak istedi güçleri yettiğince.
Çevremde biriktirdiğim güzel insanlar vardı, beni yıllardır bilen, içimi dışımı herşeyimi tanıyan.
Serzenişte bulunduğum o önceki yazımdan sonra beni hiç tanımayan güzel yürekli insanlar da katılmak istediklerini söylediler.
Hem de ben kimim, neyin nesiyim bilmeden, sadece bu bolgdqa okudukları bir kaç cümleyle.
Devir kötü, kimseye güvenemiyorsun, duygu sömürüsüyle, yalanla dolanla neler neler yapılıyor.
Ama onlar bana inandı.
Çok teşekkür ediyorum Sevgili Fiamma, Sevgili  kalbe giden yol ve sevgili Nalan.
Damlalarımız çoğaldı, gerçekten göl oldu, deniz oldu.
Ve o güzel yüzde koccaman bir gülümseme oluşturdu.
Şu gülümsemenin güzelliğine bakar mısınız:


Umarım doktorları yanıltır ve daha nice gülümsemeleri olur.
Dualarımız onunla ve tehlikeli hastalıklarla savaşan tüm çocuklarla..

23 Kasım 2012 Cuma

Ey İnsanlık, hala bir yerlerde kaldığına inanmak istiyorum..


Dünyanın bir yerinde hala iyi insanlar, hala taşlaşmamış, çarpmayı unutmamış yürekler olduğuna inanmak istiyorum.
İnanmaya da hazırım ama somut bir kanıt görebiliyor değilim.
15 yaşında bir çocuğumuz var, dünya güzeli bir kız.
Yıllardır kanser tedavisi görüyor, ancak doktorlar kimsenin duymayı, kendilerinin de söylemeyi hiç istemediği o cümleyi kurdular ne yazık ki:
"Artık yapılabilecek bir şey kalmadı!"

Evet ailesi için çok zordur. 
Evet kendisi için de çok zordur daha gençliğinin başında bile değil.
Ama ahlanıp vahlanmanın, yazıkk lı cümleler kurmanın, üzüldüm demenin kimseye bir faydası yok.
Kızımızın son bir isteği var:
Bembeyaz bir bilgisayara sahip olmak.
Elimizden geldiğinde çabuk bir çözüm bulmaya, para toplamaya çalışıyoruz.
Mümkün olduğunca çok insan ulaşabilmek adına da facebooka yazdım, dedikodudan başka bir işe de yarar belki bu site diye.
Kimseden bilgisayar almasını da istemiyoruz.
Ama damlaya damlaya göl olur.
İnsanlar kendilerini etkilemeyecek şekilde 3-5 bişeyle katkıda bulunmak ister belki dedim.
Gördüğüm manzara ilginç oldu.

Çevremde altlarında son model cipler, arabalar olan, dışarı her çıkışında masada yüzlerce tl bırakan, 3 basamaktan aşağı giysi almayan arkadaşların hiçbiri kılını kıpırtdatmadı.
Tersine boğaz tokluğuna çalışan, ay sonuna ucu ucuna getiren insanlardan dönüt geldi: ben de katkıda bulunmak isterim diye.
Hatta o kılını kıpırdatmayanlardan tepkiler nasıl dersiniz?
"Ne gerek var ki ölecekmiş zaten."
"Ömrü yetecek mi o bilgisayarı kullanmaya."
"Maltepe pazarından kullanılmış birşey alın gitsin, kaç gün kullanabilecek ki?"
"Beyaz olmasa nolurmuş, bulduğuna şükretsin!"
Ben yazarken utandım, onlar söylerken utandı mı bilmiyorum.
Bir de Merak ettim, dilemem ama acaba kendi çocuklarının başına gelse de aynı cümleleri kurabilirler miydi" diye.

Vay be!!
Cepler doldukça yürekler küçülüyor mu acaba?
Cüzdanı göğüs cebinde taşımak mı kalbi sıkıştırıyor?
Kimseyi yargılamak değil tabi ki niyetim, haddim de değil.
Üzüldüm sadece.
Bu kadar mı kaybetmişiz insanlığı?
Kimin ne verdiği de umrumda diil, tek isteğim o çocuğun yüzünün gülmesi.
Diğerlerini ben sadece Allaha havale ediyorum..


21 Kasım 2012 Çarşamba

Cicilerim mi gelmişşş

Geçen hafta Şanlıurfa'daydım.
Ne güzel günlerdi Allahım, hava sıcak, kebaplar muhteşem, tatlılar ayrı bi muhteşem.
Bugüne kadar hiç et yememişim ben, onu anlamış oldum.
Ben yokken de hediyelerim gelmiş.
Moonlightcat'13'ün çekilişinde çok cici hediyeler kazanmıştım (tahtaya tık tık, nazar değmesin şansıma).
Hediyelerim gelmiş, masamın üzerinde beni bekliyorlarmış.
Bakın ne güzeller..
Onlar artık benim.
Eldivelerim, ki moonlightcat13 onları elleriyle örmüş, Ankarada hava soğumaya başlamışken tam da, ceplerimde yerlerini aldılar.
Diğerleri de çalışma masamın üzerinde
Kitabımdan dayanamayıp dün iki sayfa okudum ama kitap okumaya biraz ara vermem gerekiyor bu sıralar..
Bu yüzden kitap kuleme eklendi.
Çok teşekkür ederim Moonlightcat13.
Ellerine sağlık..

12 Kasım 2012 Pazartesi

Yolda ve Bahçemde Nihayet Yeşerdi Umutlar

Aylardır bunu okuyorum kısmında duruyordu bu kitap.
Dikkat edenler olduysa eğer, ne bitmez kitapmış demişlerdir.
Başına doğru dürüst oturamadığım için uzadı da uzadı da.
Çok uzayınca da soğuyorum bir kitaptan ve başkasına geçiyorum.
Bu yaz bunu bol bol yaptım, hiç hoşlanmasam da maymun iştahlı durumlarından.

Debbie Teyze bir seri halinde kitapla girdi hayatımıza.

6 Kasım 2012 Salı

Anti depresan şarkılarım çıksınlar bakalım..

Herkesin bi depresif dönemi vardır.
O zamanlarda çıkmak istediğimizde başvurulanlar da bellidir; çikolata (benim için nutella) ve insana kendine iyi hissettiren şarkılar.
Sevgili Bricit de bu şarkıları sormuş.
Bakalım bakalım neler iyi geliyormuş bana:

Ajda'nın bu şarkısı favorilerimin başındadır.
Yaşadım, yaşıyorum
Başım yukarıda meydan okuyorum hayata ve sana
Gönlüm doluyor aşkla, barıştım bak hayatla
Başladım yaşamayaaaa
(ki bir de döndün bak, geldin şimdi, bugünü aslında nasıl sabırla bekledimdi kısmı var ki, çile bülbülümdeki Allahhhhh faslını ben burada kullanıyorum)



Hazır başlamışken hayatımızdan da mikropları atmak gerekir.
2012'nin bana en büyük katkılarındandır bu.
Tüm mikropları attım, hayatım oldukça steril.
Onları atınca miss gibiler dolduruyormuş yerlerini, o yüzden içinize sinmeyen dost mu, aşk mı atın gitsinnn!
Seviyorsun her önüne geleni
Arıyorsun değerini bileni
Bu zamanda tabiata güvenip işe başlanmaz
Sana bi önerim olacak hayatından mikropları attt!



Ohhh mikroplar gitti, ortalık miss oldu, hanımeli koktu.
Şimdi silkenip kendimize gelip, ne kadar muhteşem olduğumuzu yeniden fark etmek gerekir.
Bu konuda Muratcığımın yardımı her daim hoşuma gitmiştir.
Ne kadar güzel büyülü bir kokun var
Sen görmeden bir yel eser senden
Nasıl bi ses tonun var
Ne söylesen masal gelir LaFontaine'den
(Akustik sevenler için şarkının akustik versiyonu burada, ve müthiş olmuş)





Kendimizi de toparladık, dersimizi aldık.
Bu dönemden de bir sürü şey öğrendik.
Bundan sonra 
Hani bu hayat ümit bağlayamam
Olmadı diye oturup ağlayamam
Gönlü geniş olan sükutu öğrensin
Sevgimi yok yere ele bağlayamam
gelir mi diye hayallere sığınamam
Kemale eren kendinden versin

diyoruz ve yaşadığımız hiç bir şeyden pişmanlık duymuyoruz.



Ve kendi değerimizi de anladığımıza göre fark etmemiz gereken içimizdeki minicik çocuğa sahip çıkmamız gerektiği
Artık beni asla yaralayamaz hayat eğer istemezsem
Yılalr beni kolay yakalayamaz ben durup beklemezsem



Bütün bunlardan sonra o bizi üzmüş olan şeyin ne kadar önemsiz olduğunu fark etmemiz, aslında hayatımızda herşeyin gayet yolunda olduğunu anlamamız an meselesi
Bugün aşk yüzünden eyvallah ölmedim
Serseri bir kurşun da düşmedi payıma
İmamın kayığına binmedim daha
Oh be dedim her şey yolunda



Bundan sonra hayatımızda güzel şeyler olmasına hazırız artık
Hadi çağıralım:
Yeni sabahla yeni aşk gelsin bana
yeni bir hayat olsun bundan sonra
Gülsün gül yüzüm mutlu olsun kalbim
Bunca uzun yıldan sonra bunu ÇOKK hakettim


Bir de yeni olarak Sıla'nın yeni şarkısını keledim listeme.
Onu bu postumda paylamıştım.
kesinlikle anti depresan bir parça.
Umarım sana da iyi geilrler Bricitim..

4 Kasım 2012 Pazar

Bir çocuk melek olmuş, melekler onu kapıda karşılamış

Dilek çocuklarımızdan biriydi sevgili Büşra.
Burada bahsetmiştim onunla tanışma hikayemden, bir hastane odasında, göğsünden, kolundan sarkan borularla.
Sarsılmıştım biraz, yaşıtları yarın süreceği ojeye uygun giysi seçmeye çalışırken yaşam savaşa veren bir küçük hanımla karşılaşmış olmaktan.
Ve o gün anlamıştım bir kez daha, ne kadar şanslı olduğumuzun çoğumuzun, ama bunun ne kadar az farkında oluşumuzun.
Bir annenin çocuğu için elinden hiç bir şey gelmeyişinin yarattığı çaresizliği anlayamasam da hissetmiştim bir kaç dakikalığına.
Dileğini aldım o gün ve zaman kaybetmeden yolladım, bir an önce gerçekleşebilmesi için.
Kendine ait bir odası olmasını istemişti Büşra, kardeşimle kalabileceğim bir oda demişti ben sorar sormaz, net bir şekilde.
Bayramda kardeşi aradı beni.
Büşra'nın durumu kötüye gidiyor dedi.
Kısa süre önce beyin kanaması geçirmiş ve psikolojisi iyice bozulmuş.
Dileğini öne alabilir misiniz, mutlu olur belki biraz, dedi.
Elimden geleni yapacağıma söz verdim.
Dernekte çocukların durumlarının aciliyetine göre dilekleri öne alınabiliyor.
Bugün haberini aldım, aramışlar İstanbul şubeden Büşra'ya dileğinin gerçekleşeceğini bildirmek için.
Ama Büşra acele etmiş, odasını görmeyi bile beklememiş.....

Bağışla bizi Büşra, yetişemedik.
Odanı gördüğünde gülümsemeni sağlayamadık, elimizden geleni yaptık ama geç kaldık..
Hatta hediyeni bile vermeyi unutmuştum sana :(
Şimdi edebi yatağında rahat uyu.
Mekanın cennet olsun..


3 Kasım 2012 Cumartesi

Aslan gibi: Hayatı olduğu gibi karışılamazsan İliklemez önünü asla karşında

Yazayım diyorum, birşeyler birikiyor.
Sonra hangi birini yazayım diyerek vazgeçiyorum.
Herşey oldukça yolunda ve daha da iyiye gidiyor.
Güzel haftasonuna bu şarkıyla başladım ve paylaşmak istedim.
sözleri muhteşem ve ne kadar da beni anlatıyor..



Göze aldım her şeyi tabi
Yine boş bulundum sanki diye kendine sorarsın ya
Hani en güvendiğin anda
Doğal afet dolunayda iyimserliğini sollar ya

Hayatı olduğu gibi karışılamazsan
İliklemez önünü asla karşında

Korkmayacaksın çarpıp düşsen bile
Dipçik gibi sağlam duracaksın ayakta

Özüme sözüme döndüm
Doğruyu yanlışı gördüm
Ahh can çıkmamış yerinde
Aslan gibi geri döndüm
Ahhhhhh
 
Söz: Sıla
Müzik: Sezen Aksu
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...